Çalışanların göreve sürekli hazır olması bekleniyor
Çalışanların göreve sürekli hazır olması bekleniyor
Dijitalleşmenin hayatlarımızdaki hızlı gelişimi ve tüm iletişim biçimlerimizi yönlendirmesi ile birlikte, iş hayatında olumlu etkileri dışında olumsuz yansımaları da görülüyor. Mesai saatleri dışında da kolay ulaşılabilir olmanın çalışanlar üzerinde sürekli erişilebilir olma baskısı oluşturduğunu belirten Öğr. Gör. Nazlı Yüceol, “Çalışanların göreve sürekli hazır olması bekleniyor” dedi.
Haber Giriş Tarihi: 01.11.2023 12:47
Haber Güncellenme Tarihi: 01.11.2023 12:47
Kaynak:
Haber Merkezi
ikgundem.com
Teknolojinin ve iletişim araçlarının ilerlemesi, çalışanların iletişim ve iş yapma yöntemlerinde büyük değişiklikleri de beraberinde getirdi. Akıllı telefonlar, bilgisayarlar ve diğer dijital araçların iş yaşamındaki yaygın kullanımı, erişimi kolaylaştırarak yöneticilerin çalışma saatleri dışında da çalışanlarla iletişim kurma isteğine yol açıyor. İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Nazlı Yüceol, birçok işletme ve kurum için yüksek hızlı toplumun ve Covid-19 pandemisinin gibi dışsal faktörlerin iş yaşamında "sürekli hazır olma" gibi bir normu beraberinde getiriyor. Uzun çalışma saatleri ve mesai sonrası sürekli ulaşılabilir olma durumunun, çalışanların fiziksel ve zihinsel sağlığını tehlikeye atabileceğini, uyku bozukluğu, kaygı durumu, tükenmişlik sendromu ve yetememe hissinin ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
İş ve kişisel yaşam arasındaki çatışma hayat kalitesini düşürüyor
Çalışanların sürekli göreve hazır olması beklentisi, dijital araçların kullanımı nedeniyle mesai saatleri dışında da iletişim kurulabilmesi, iş ve özel yaşam arasındaki sınırları bulanıklaştırmış durumda. İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Nazlı Yüceol, "Ulaşılamama Hakkı" ve "Bulanıklaşan Çalışma Saatleri" gibi kavramlar üzerinde hem uygulamacıların hem de akademisyenlerin çalışmalar yürüttüğünü ifade ediyor. Özellikle Covid-19 pandemisi ile birlikte "Ulaşılamama Hakkı" kavramının tekrar gündeme geldiğini belirten Yüceol, pandemi nedeniyle evden ve uzaktan çalışmanın artmasıyla, çalışanların iş ve kişisel yaşamları arasındaki sınırların belirsizleştiğini vurguluyor. İş yaşamının kişisel yaşam alanına taşınması durumunda, mutsuzluğun arttığını ve bu çatışma nedeniyle yaşam kalitesinin düştüğünü gözlemliyor.
“Ulaşılamama hakkı, çalışana mesai dışında iletişimi kesebilme hakkı tanıyor”
Fransa 2016 yılında Ulaşılamama Hakkı Yasasına sahip olurken, 2021 EUROFOUND raporuna göre; Belçika, Fransa, İtalya ve İspanya’nın Ulaşılamama Hakkı mevzuatı bulunuyor. Ulaşılamama hakkı ile dinlenme sürelerinin etkin kullanılabilmesi ve iş görenlerin fiilen çalışmayarak sağlığının korunması, iş yaşamıyla kişisel yaşam arasındaki çatışmanın önlenmesi amaçlanıyor. Her an göreve hazır olma, dijitale bağımlılık, yüksek hızlı toplum ve çalışan refahı gibi durumların oluşturduğu olumsuzlukların önüne geçmek için ulaşılamama hakkının son derece önemli olduğunu ifade eden YÜCEOL, “Türkiye’de ulaşılamama hakkı yasal olarak bulunmamakta. Türkiye’de işçinin Dinlenme Hakkı Anayasa’nın 50. Maddesiyle düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, ‘Dinlenmek Çalışanların Hakkıdır’ ancak Ulaşılamama Hakkı ile Dinlenme Hakkı birbirinden farklı durumları ifade ediyor. Dinlenme Hakkının sınırları, Ulaşılamama Hakkına göre net bir biçimde belirlenmiş değil. Bu durum, çalışanların mesai dışında da ulaşılabilir olmasına neden olabiliyor. Ulaşılamama Hakkı, çalışana herhangi bir yaptırımla karşılaşma kaygısı bulunmaksızın mesai dışında iletişimi kesebilme hakkı tanıyor. Bu durum da, çalışan ve işveren açısından farkındalığın oluşturulması, çalışan refahını artırmak adına fayda sağlayacaktır. Tam da bu noktadan hareketle Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından desteklenen bir proje kapsamında Prof. Dr. Esin Can ve Arş. Gör. Dr. Ayşe Merve Urfa ile birlikte araştırmacı olarak bulunduğum ekiple, ‘Ulaşılamama Hakkı Algısı’ üzerinde bir ölçek geliştirme çalışması yürütmekteyiz. Geleceğin iş dünyası için daha kısa mesai saatleri, haftalık 4 günlük çalışma günü düzenlemelerinin tartışıldığı, esnek çalışma ve uzaktan çalışma gibi çalışma sistemlerinin daha yoğun kullanıldığı iş dünyası için ‘Ulaşılmama Hakkı’ üzerine daha fazla çalışma yapılması gereken son derece önemli bir konudur ” dedi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Çalışanların göreve sürekli hazır olması bekleniyor
Dijitalleşmenin hayatlarımızdaki hızlı gelişimi ve tüm iletişim biçimlerimizi yönlendirmesi ile birlikte, iş hayatında olumlu etkileri dışında olumsuz yansımaları da görülüyor. Mesai saatleri dışında da kolay ulaşılabilir olmanın çalışanlar üzerinde sürekli erişilebilir olma baskısı oluşturduğunu belirten Öğr. Gör. Nazlı Yüceol, “Çalışanların göreve sürekli hazır olması bekleniyor” dedi.
Teknolojinin ve iletişim araçlarının ilerlemesi, çalışanların iletişim ve iş yapma yöntemlerinde büyük değişiklikleri de beraberinde getirdi. Akıllı telefonlar, bilgisayarlar ve diğer dijital araçların iş yaşamındaki yaygın kullanımı, erişimi kolaylaştırarak yöneticilerin çalışma saatleri dışında da çalışanlarla iletişim kurma isteğine yol açıyor. İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Nazlı Yüceol, birçok işletme ve kurum için yüksek hızlı toplumun ve Covid-19 pandemisinin gibi dışsal faktörlerin iş yaşamında "sürekli hazır olma" gibi bir normu beraberinde getiriyor. Uzun çalışma saatleri ve mesai sonrası sürekli ulaşılabilir olma durumunun, çalışanların fiziksel ve zihinsel sağlığını tehlikeye atabileceğini, uyku bozukluğu, kaygı durumu, tükenmişlik sendromu ve yetememe hissinin ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
İş ve kişisel yaşam arasındaki çatışma hayat kalitesini düşürüyor
Çalışanların sürekli göreve hazır olması beklentisi, dijital araçların kullanımı nedeniyle mesai saatleri dışında da iletişim kurulabilmesi, iş ve özel yaşam arasındaki sınırları bulanıklaştırmış durumda. İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Nazlı Yüceol, "Ulaşılamama Hakkı" ve "Bulanıklaşan Çalışma Saatleri" gibi kavramlar üzerinde hem uygulamacıların hem de akademisyenlerin çalışmalar yürüttüğünü ifade ediyor. Özellikle Covid-19 pandemisi ile birlikte "Ulaşılamama Hakkı" kavramının tekrar gündeme geldiğini belirten Yüceol, pandemi nedeniyle evden ve uzaktan çalışmanın artmasıyla, çalışanların iş ve kişisel yaşamları arasındaki sınırların belirsizleştiğini vurguluyor. İş yaşamının kişisel yaşam alanına taşınması durumunda, mutsuzluğun arttığını ve bu çatışma nedeniyle yaşam kalitesinin düştüğünü gözlemliyor.
“Ulaşılamama hakkı, çalışana mesai dışında iletişimi kesebilme hakkı tanıyor”
Fransa 2016 yılında Ulaşılamama Hakkı Yasasına sahip olurken, 2021 EUROFOUND raporuna göre; Belçika, Fransa, İtalya ve İspanya’nın Ulaşılamama Hakkı mevzuatı bulunuyor. Ulaşılamama hakkı ile dinlenme sürelerinin etkin kullanılabilmesi ve iş görenlerin fiilen çalışmayarak sağlığının korunması, iş yaşamıyla kişisel yaşam arasındaki çatışmanın önlenmesi amaçlanıyor. Her an göreve hazır olma, dijitale bağımlılık, yüksek hızlı toplum ve çalışan refahı gibi durumların oluşturduğu olumsuzlukların önüne geçmek için ulaşılamama hakkının son derece önemli olduğunu ifade eden YÜCEOL, “Türkiye’de ulaşılamama hakkı yasal olarak bulunmamakta. Türkiye’de işçinin Dinlenme Hakkı Anayasa’nın 50. Maddesiyle düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, ‘Dinlenmek Çalışanların Hakkıdır’ ancak Ulaşılamama Hakkı ile Dinlenme Hakkı birbirinden farklı durumları ifade ediyor. Dinlenme Hakkının sınırları, Ulaşılamama Hakkına göre net bir biçimde belirlenmiş değil. Bu durum, çalışanların mesai dışında da ulaşılabilir olmasına neden olabiliyor. Ulaşılamama Hakkı, çalışana herhangi bir yaptırımla karşılaşma kaygısı bulunmaksızın mesai dışında iletişimi kesebilme hakkı tanıyor. Bu durum da, çalışan ve işveren açısından farkındalığın oluşturulması, çalışan refahını artırmak adına fayda sağlayacaktır. Tam da bu noktadan hareketle Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından desteklenen bir proje kapsamında Prof. Dr. Esin Can ve Arş. Gör. Dr. Ayşe Merve Urfa ile birlikte araştırmacı olarak bulunduğum ekiple, ‘Ulaşılamama Hakkı Algısı’ üzerinde bir ölçek geliştirme çalışması yürütmekteyiz. Geleceğin iş dünyası için daha kısa mesai saatleri, haftalık 4 günlük çalışma günü düzenlemelerinin tartışıldığı, esnek çalışma ve uzaktan çalışma gibi çalışma sistemlerinin daha yoğun kullanıldığı iş dünyası için ‘Ulaşılmama Hakkı’ üzerine daha fazla çalışma yapılması gereken son derece önemli bir konudur ” dedi.
En Çok Okunan Haberler